24 Nisan 2018 Salı

İzahat




B.

Bir çay…  demli mi demli bir çay eşliğinde sıcacık bir sohbet arıyor insan. Fakat gün geliyor, inandığı yolda ilerlemesini sürdürebilmesi için kendinden feragat ederek ve bir hayli zorlanarak, bir olup muhabbet edeceği insanlar için, yine onlardan vazgeçiyor ferd i fakir. Bilinsin  ki  anlatması  zor,  ama  anlaması  kolay  bir  durum  bu.

Bir yudum daha çekilerek ele alınan ikinci paragraf, durumu izah etmeye yetemeyecek kadar karmaşa içinde seçilen özel kelimelerle süslense de, meramını anlatamayacak kadar kıvranıyor bazı  an… dertlinin derdini kendi üzerine alamayacak kadar temiz bir sayfayı lekelemek elden gelmez.

Anlatmak ile anlatmamak arası bir durumda Kıraatanenin özünü oluşturan yazılardan bir vakittir el çekmiş görünmekteyiz.

İnşallah gün gelir, çıkılan bu hayırlı  yolda, diri umutlu fikirleri gün yüzüne çıkarabiliriz.Leke sürülmemiş o  gün  geldiğinde, yeni yazılarda buluşmak ümidiyle…


Muhabbetle  kalın.

24 Mart 2018 Cumartesi

Derdimiz muhabbet



B.

Kıraathanede oturuyorduk. İçeri  girdi. Kalabalığı selamladı. Arayan gözlerle başını sağa sola çevirdi. Ta ki aradığını bulanda yanımıza vardı. Elini masamızın yamacındaki boş tabureye uzattı. Sonra


Siz O'sunuz, değil mi?” dedi. 

Kim miyiz?” diye sual ettik. 

“…o işte canım, hani şuu…”


Derken sözünü kesmek icâb oldu.


Biz,” dedik. “…aciz bir kuluz sadece.”


İçeride bir sessizlik. Ardından, kalabalık koşar adımlarla çıktı kıraathaneden. Gülüverdik.Tutamadık kendimizi. O yabancı, elini çekti tabureden, vazcaydı oturmaktan. 

Yanımızda birkaç refikle biz, naçizane dost meclisimizle, masamızdan ayrılan yabancıyı izledik. Kapıya yanaşğında durdu. Sonra  tekrar, hızla döndü bize doğru, ses çıkaran ayakkabısıyla sessizliğe zıt; geldi tekrar yamacımıza, çekti tabureyi ve oturdu.


Şimdi inandım…” dedi.  “…siz O’sunuz elbet…”


Sükût ettik. Merakla dinledik. Devam etti sözlerine:


...inanması zor ama kalabalık dağılınca idrak ettim. Siz az kalan, bildiğini amel eden, öğreten, Rahman’dan gelen,  Rahim’e giden bir…”

Aciz bir kuluz sadece” dedik, son  kez. “Derdimiz, muhabbet ve Rıza-ı İlahi evvela.”

Eyvallah” dedi.


Eyvallah” dedik.   

17 Mart 2018 Cumartesi

İç döküş




B.

Alarm çalmaya başladı. Sonra bir kez daha. Sesini duyar duymaz ‘Ertele’ tuşuna bastın. Ertelendi. Peki, vakit geri gelir mi? …gelmez. Hal böyle olunca tabi, giden vaktin arkasından pişmanlıklar, hüzünler vesair seni alıkoyar her bir ihsani düşünce ve fiilden…

Sonra oturup tekrar ele alırsın konuyu, tepeden tırnağa, ‘ne  yaptım,  ne  yapıyorum’ diye… Fakat geçen vakit için yapacakların beyhude. Bir gerçek de var elbet, pişman olup tevbe etmek, ki bu hal üzere olduğun vakit geçmiş günahlar affolur İnşaAllah, ama mühim olan o dur ki ettiğin tevbeyi koruyabilesin.

Nitekim öyle olur da korur isen ne mutlu sana. Tevbe edenlerin en hayırlısı olmaya mazhar olursun Biiznillah. Ancak ne korkunç ve utanç vericidir, tevbe edip de dönersen aynı hataya…

O alarm tekrar tekrar çalsa nafile. Sen kendine dön, özüne. Ne ararsın da ne bulursun. Kafan ne ile meşgul ki gerçekten korunursun. Yüzleş be adam şu gerçek ile. Gör artık önündekini de kaldır üzerindeki örtüyü. At, şu gözlüklerini gerçeği ortadan kaldıran güllük gülistanlık değil burası bir imtihan! ‘Titre de kendine gel artık’ deyip durursun. Ne zamandır, uykun son bulsun?

Gaye ne idi de ne oldu… neyi hatırladın ki neyi sandın unuttun?

Tevbe et şimdi, dönmemek üzere geri. Ölmeden öl! Gör o zaman hakkı ile gerçeği…

10 Şubat 2018 Cumartesi

Hicran Vefa#1




B.


Afakında salalar titredi payitahtın
Dediler… Göçen Abdülhamid Han’dır…
Gülistanım feryad ile yasında artık
Bildim ki yetim kalan cümle vatandır.

Zaman içre zaman olsaydı hayatın
Yine feda-yı can ederdin uğrunda vatanın.
Safa verdin, safa götür sultanına, sultanım
Duydum ki yetim kalan cümle İslam’dır.

İlahi!
Şahidiz Hamid’in kulluğuna
Sana kul oluşunun zalime gam olduğuna!
Lûtfet!
Yüreğinde yanan aşk hatırına
Bizden ayırdın, amma kavuşsun gülistanına.


Allahondanrazıolsun. 
KulHamid için birFatiha!

kaynak: Payitaht "Abdûlhamid" dizisi TRT

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Geleneksel Muhabbetin Ayrılmaz Parçası Saati Olmayan İçecek: Çay




B.

Çayın da bir hikayesi var

Çayın da bir yol hikayesi var değerli Kıraatane misafiri. Ama bir saati var mıdır, tartışılır. Bana sorarsan yok. Ne zaman bir muhabbet hâsıl olsa bizim çok sevdiğimiz bu içecek orada hazırdır zira. Bu kadar sevilen, Türkiye’de sudan sonra en çok içilen çayın hikayesini gel bir de benden dinle… Tabi şimdiye kadar öğrenmişsindir nereden geldi, nereye kadar gitti. O yüzden Kıraatane’nin özünü teşkil eden bu sıcakkanlı içeceği, muhtevasını kavrayacak kadarını, anlatmaya çalışacağım İnşaAllah…

Derler ki Çay, bilinen diğer adlarıyla Ça, Cha, Tay, İtay, Say, Sası, Çay-ı Hıtâî, Sây-ı Hıtâî, Şay, Şâhî, İtta, İtay...  Çin’in ilk imparatorlarından Shen Yung’un  sıcak su bulunan fincanına, gölgesinde oturmakta olduğu bitkiden midir artık yoksa uzaklardan gelip konan mıdır bir yaprak düşer. Shen Yung, bunu görür. Fincandan yayılan koku o kadar güzel gelir ki, imparator çayı içer, içer ve bir daha içer… Burhân-ı Kâtı tercümesinde de geçen bu yaprağa “Çay” denir. Tercümede “Hıtâ diyarından gelir, kaynatılıp içilir.” şeklinde tanımlanmış Çay.

Bu güzel içecek Çin’de başlayan yolculuğuna Kore, Japonya, Vietnam’a uğrayarak devam etmiş. Oradan Hindistan’a gitmiş. Sonra Çin’den alınan tohumlar Portekiz’e götürülmüş ve oradan da, Evropa, nam-ı diğer Avrupaya… Ve son olarak, Abdülhamid Han zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na gelmiş Çay.

Geleneksel muhabbetimizin ayrılmaz parçası 

Şu an sofralarımızın, sohbetlerimizin, sabahlarımızın, geleneksel muhabbetimizin ayrılmaz parçası olan çayın kısaca hikayesi böyle. Şimdi gelelim bu sıcak suda demlenen içeceğin yapılışına.

Kimi suyu kaynatır, demlikte bulunan siyah çayın üzerine usulca döker. Kimi de önce suyu demliğe koyar, üzerine çayı ekler ve demlenmesini bekler.

Biz de naçizane Kıraatane usulü ile bildiğimiz çayı demleyelim istersen. Kim bilir aynı tariftir de içine sevgi katılmıştır…

Bir demlik bir çaydanlıkla başlar hikaye:

Dinlenmiş soğuk çeşme suyunu kaynat. Kaynayan suyu azıcık dinlendir. Tatlı kaşığı ile demliğin boyutuna ve içeceğin bardağa göre siyah çayı demliğe dök. Dinlenen suyu tek bir noktadan narince çayla buluştur. Bir de ettahiyyatü oku. (Bu noktada şunu söyleyeyim. Su kaynarken çayı demlikte bekletmek çeşitli zararlar verebilir. Sen iyisi mi çayı su kaynadıktan sonra demliğe ekle.) Çaydanlığa tekrar dinlenmiş soğuk çeşme suyu ekle ve kısık ateşte çaydanlık ve demliği ocağa yerleştir. Su kaynadığında ateşi söndür ve dinlendikten sonra Muhabbetin Parçası Çayı yudumla.

Sen ne düşünüyorsun? Sence nasıl demlenir çay?

Sigara içme, Çay iç!


Muhabbetle…


Yararlanılan kaynaklar: 

Seyyid Mehmet İzzet Efendi, “Çay Risalesi”  Eşik Yayınları İstanbul, 2014: www.edebifikir.com

Başlı başına bir gelenek Çayın tarihçesi ve Türkiye’ye gelişi” yemek.com

Tüm Zamanların En Çok Okunan 3 Yazısı