Yazı Dizisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazı Dizisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ocak 2024 Salı

BLOGGERLARIN NASİBİ: YENİDEN YAZMAK

 

Şuara, 78. Ayet

Çok uzun yıllardır çeşitli şekillerde, yerlerde yazıp yazıp siliyorum. Zaman değişti. Ben de değiştim. Hala değişiyorum. Bu uzunca zaman alan gelişme ve değişme, yaptığımız işlerin yoğunlaşması, meşguliyetler gibi türlü etkiler sebebiyle, beni yazı yazmaktan alıkoydu. Gittim, geldim. Okudum, inceledim. Geçmişten gelenleri okudum. Yazdıklarımı irdeledim. Geldiğim noktada, bir boşluk sezince durdum. Gerçekten bazen bu hal gelir bana ve hiçbir şey yapmak gelmez içimden. Bu yazı da bunları anlatma amacı ile yazılmaya başladıysa da, yazarken aklımdan akanlar belki amacın yönünü değiştirmeye başladı bile. Nasıl akıyorsa öyleydi işte... Dedim ya, zaman değişti. Ben de değiştim. İhtiyaçlarım ve arzularım değişti. Burada neden bulunuyordum, şimdi neden bulunmalıyım bunları sorgular oldum. Hoş, hep yapıyordum ya, şimdi yineleme ihtiyacı hissettim. İçimden paragraflarca yazasım gelse de sözün özü diyerek bu gönderi bağlamak istiyorum. Bilmiyorum, yeniden yazabilir miyim, daha doğrusu yeniden istikrarlı ve planlı şekilde yazabilir miyim, bilmiyorum. Düşünün işte bilmiyorum ile başlayıp bitirdim. Neyse ki şu an yazıyorum. Yazdım hatta :) Okuyorsunuz. Okunuyor. Neyse, işte böyle. Beyaz boşluksuz, akışına yazdığım bu içerik de böyle okunsun.

Belki yine eskisi gibi, bugün olduğu gibi yine bir salı günü, konuşmamız gereken şeyler olur da, taşar, ben de yeniden gelir paylaşırım sizinle. Vesselam. 

5 Şubat 2019 Salı

Çıkmaz bir problem - Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi #8



Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi




Sade hayat ve huzurdan bahsederken bir yandan da bu hayatın içinde nelerin olmaması gerektiğini de düşünüp duruyorum. Derken aklıma her geldiğinde beni alıp götüren bir şeyle tekrar karşı karşıya kalmış durumdayım. Film!

İlk bakışta çok da tüyleri diken diken edecek bir kelime gibi görünmüyor olsa da çok masum bir yere sahip değil benim yaşantımda…

Bundan seneler evvel yaklaşık yedi sekiz yıl evvelinde başladı bu işe merakım. Gitgide içine almaya başlıyordu beni. Bir yandan senaryolar üretmeye çalışıyor diğer yandan da çektiğimiz özel kısa filmleri de montajlıyordum. Çok başarılı bir grafik çizmesem de – yani okulla birlikte düşündüğümüzde bunu yapmam çok iyi olmamıştı – genel hatlarıyla üzerine koyarak bilgi birikimine sahip olmuştum çok kısa sürede. Tabi bu arada okulla ilgili başarımdan söz etmeyeceğim. Zira pek iyi görünmüyordu. Haklısın sonra da yapabilirdim ama şöyle düşünüyordum, ya bir daha yapamazsam

Bu tutku halini almaya başlıyordu ki üniversite zili çaldı takvimler ikibin on üçü gösteriyordu.

Merak bu ya, bir içine almayıversin yeter ki… ikibin on beş sonuna doğru tekrar kapımı çalıyor bu merak. Üniversitenin sinema kulübü başkanı olarak hem de.

Bir senaryo da burada yazmaya koyuluyordum. Fakat bu geçmiştekinden daha da zorlu bir yoldu. Çünkü ailem ve yakın çevrem de işin içine girmiş ve sonucu merak ediyordu. Açıkçası kendi şehrim için diye başladığım proje, kendi iç hesaplaşmama dönüvermişti bir anda. Bir vakit sonra parasal anlamda çektiğim sıkıntı, mevsimin kış olması ve üzerimde hissettiğim içerden bir yerden gelen baskı bu işi sonlandırmam gerektiğini söylüyordu. Söylemekle kalmıyor, eyleme geçiriyordu…

Hal böyle olunca, sevgili okur kardeşim, düşündüm ve kararımı verdim. Erteliyoruz, dedim. Kulüpten de istifa ederek…

Aradan geçen üç yıl sonra bugün –ikibin on sekiz-o ertelenen şeyin gerçekleşme vakti midir bilinmez bir dürtü yine içimi azıcık azıcık gıdıklamaya başladı bile… bu işte, bu çok korkutucu bir durum. Neden mi? Çünkü bu bir iş değil, bu bir karmaşa. Bir dolambaç ve belki de bir döngü… tekrar başa dönme korkusu ile kurulu bir döngü.

İşte tam da burada durup soruyorum kendime. Yine aynı sonuçla karşılaşıp erteleyecek miyim?

Gerçekten sade bir hayat ve huzurdan söz ederken, içinde film-senaryo-çekim de yer alacak mı? Almalı mı? Almalıysa bunu neden yapıyorum?

Sorular… bir türlü ardı arkası kesilmeyen…

Peki, şimdi gerçekten ne yapmalıyım? Tekrar yazmaya başlasam, bitebilir mi? Mutlu son diye bir şey var mı bu hikayede?

Ne olmalı?

Haziran-Eylül 2018

18 Aralık 2018 Salı

Nasıl söylenir bilmiyorum, işte girdim - Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi #1



Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi



Sevgili Kıraatane misafiri, bugünden itibaren yeni bir yazı dizisi ile seninleyiz. 2018 Haziran-Eylül ayı arasında kaleme alıp başımdan geçenleri paylaştığım bu yazı dizisi Konuşmamız Gerek başlığıyla artık her Salı saat 19 da seninle!

Keyifle okuman ve etkileşimde bulunman ümidiyle. Sıhhatte kal…

***
Abi bir gün kalktım dedim ki nedir yani sorun? Niye hala vakit öldürüp duruyorsun? Derdin ne senin!

Sonra düşündüm. – gerçi hep yaptığım eylem – ne yapsam da artık bir yol bulsam?

Derken aklıma geldi. Ben yazıyordum dedim. Neden tekrar yazmıyorum? Nedir beni bu halden alıkoyan?

Şimdi ben bu soruları kafamda kurarken bir yandan da her gün en az beş yüz kelime yazma hedefi tutturmaya çalışıyorum. Evet, bu da yeni.

Geçmişte hep yarın bu yazılar okunur mu bilmiyorum? diye sorarken, artık neden yazdığımı biliyorum. En azından bir hedef ve amaç planım var ve ulaşırsam şayet, İnşaAllah meyvesini alarak bunu belgelendirmek istiyorum.

Şimdi farklı bir yazı denemesi ile buradayım. Tam göz hizandayım. Okuduğun bu içerik bir yazı dizisinin parçası. Belki bir iç döküş, belki hedefe ulaşma gayesi. Adını sen koy. 

Kıraatane konseptinde bir değişiklik olmamasına karşın bu dizi, diğerlerinden biraz farklı ve geçmişle günümüzün harmanlandığı birikmiş yazılardan oluşacak.

Sıkmak istemem doğrusu, insan sıkılınca dikkati dağılır. Şu ana kadarki giriş kısmından sonra bundan sonra ne düşünüyorsam, senle konuşuyormuşçasına onu aktarıp bu yazı dizisine kaydetmiş olacağım. Bakalım sonu görebilecek miyiz? Ya da sonda ne göreceğiz :)

Ne olursa olsun bu, senin ve benim için iyi bir yol olacak İnşaAllah. Zira düşünsene, okuduktan sonra bir karar verebilecek düzeyde hissedeceksin kendini. Her ne karar olursa olsun, terakki ettirecek seni. Ve bir son olacaksa bu yazı dizisinde, benim de yazı yazmakta nasıl yol katettiğime şahit olacaksın. Kim bilir belki bir gün hiç okunmamak üzere yazı yazıyor da olabilirim… dediğim gibi bu bir süreç.

Direkt girdim konuya. Kıraatane’yi tanıyorsun zaten, sevgili okur kardeşim.

Diğer bölümlerde eğlenceli bir dil kullanarak nasıl bir serüven yaşadığımı aktararak devam ediyorum, bakalım hayırlısı. Şimdi sen en iyisi mi, bir bölümü bitirmiş olmanın hazzı ile kapa göz kapağını, biraz dinlen. Okuduklarını sindir. – iyi anlamda yani – sonra ne yapmak istediğine karar ver, ama harbiden!


Sonra gündelik işlerini hallet, yine gel. Buradayım ben. Konuşalım. Diğer yazılar da hız kesmeden devam ediyor olacak İnşaAllah, şimdilik Hoşça kal!



13 Aralık 2018 Perşembe

Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi #0



Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi



Sevgili Kıraatane misafiri, gelecek haftadan itibaren yeni bir yazı dizisi ile seninleyiz.

2018 Haziran-Eylül ayı arasında kaleme alıp başımdan geçenleri paylaşğım bu yazı dizisi Konuşmamız Gerek başğıyla artık her Salı saat 19 da seninle!




9 Haziran 2018 Cumartesi

Kendine gel! Yazı Dizisi#1

Yarın, geç olabilir...

B.

Günler geçiyor. Ve hala ne yaptığımızı bilmeden yaşamaya devam ediyoruz. Edebiliyor muyuz? desek daha doğru olur sanırım.

Günler geçiyor… Durmadan ileriye akıp giden ömrü, tutmaya çalışmaktan öteye gidemiyoruz. Hepimiz bir üzümün peşine düşş ulaşabilme gayretine girerken tökezleyerek sudan sebeplerle gaflete düşüyoruz.

Bir düşün. Ne yapıyorum? Nereye bu gidişim? Ne için geldim? Neyi amaçlıyorum?

şün, ama öyle alelade değil. Sahiden! Dilinle gönlün bir olarak düşün.

Artık, kendimize gelme vakti gelmedi mi?

Vakit geçiyor, hem de alabildiğine hızlı Ne alırsak kâr hanemize eklenecek. Artık şu gerçeğin peşinden koşarak gitme vaktidir. Vakit, ölmeden önce ölmenin vaktidir. Kendimize dert edinmenin, dertli dertli yanar iken kendimizi bulmanın vaktidir.

Hadi, şimdi bir dert edin ya da var olan derdini güncelle. Ve harekete geç

Tüm Zamanların En Çok Okunan 3 Yazısı