27 Ocak 2024 Cumartesi

KİMİN HANGİSİ OLDUĞUNU TANIMAK

Güzellik ve Çirkinlik


 Efsane dizi Deli Yürek'i yeniden izlemeye başladım. Kuşçu ile Yusuf Miroğlu sahneleri çok hoşuma gidiyor. Dizinin 74. bölümünde güzel bir hikaye anlatıyor kuşçu:

"Güzellik ile Çirkinlik bir gün deniz kıyısında karşılaşmış. Biri diğerine 'Hadi denize girelim' demiş. Giysilerini çıkarıp girmişler. Biraz sonra çirkinlik sudan çıkıp güzelliğin giysilerini giyip gitmiş. Sonra güzellik kıyıya çıkmış. Kendi giysilerini bulamayınca, çıplak kalmamak için, çirkinliğin giysilerini giymiş. 

O gün bugündür erkek ve kadınlar, güzellik ile çirkinliği birbirine karıştırır. Ama önceden çirkinlik ile güzelliği görmüş olanlar, giysilere aldanmaz. Kimin, hangisi olduğunu tanırlar."

Vesselam.  26 Eylül 2022.


Sonraki yazılardan haberdar olmak için "izle"yebilirsiniz  :) 👉 ya da 👇

20 Ocak 2024 Cumartesi

TAMAM MI? DEVAM MI?

Bi' çay koy da konuşalım :)


19 Eylül 2022 tarihinde yazdığım yazı. Artık burada yaşıyor.

 Belki de çokça denedim. Düştüm, kalktım. Bu süreçte çok şey öğrendim. Bunlardan en güzeli ise, gerçekten bir şeyi gönülden isteyerek yaptığında gerisi geliyormuş, diyebilmek...

Yani şimdi, ne yapmaya karar verdin? diye soruyorsanız bana, ben de diyorum ki, yazmaya devam. Ne olursa, nasıl olursa, nerde durursam oraya kadar... Değişik biçimlerde, farklı zamanlarda, farklı hallerde...

Bolca üç noktalı, dahası virgül ve noktalı, içimden geldiğince... SEO derdine düşmeden ve yine de SEOsuz kalmadan, belki de en içten şekilde. Elbette hedefli içerikleri de barındırarak, güzel bir yolda yürümeye devam! 

Vesselam.


Bugün burada,
belki sonra başka bir diyarda :) 

--Selimhan

17 Ocak 2024 Çarşamba

NEDEN?

Çöldeyim. Su mu gördüğüm, yoksa serap mı?



İlk olarak 10 Temmuz 2023'te yazdığım yazı. Artık burada yaşıyor. 

Son zamanlarda üzerine saatlerce düşünüp durduğum o büyük ve harika soru. Neden? 

Birçok farklı konu için kendime sorduğum bu soruyu şimdi de burası için sorayım. Neden yazmıyorum?

Aslında yazıyorum. Yine de buraya aktaracak kadar değerli olduklarına bir türlü kendimi ikna edemiyorum. Kendimce gündelik şeylerden bahsettiğim bir word belgem masaüstünde öylece duruyor. Ara sıra girip dolduruyorum. Beyaz boşlukların üzerine siyah siyah yayılan bu harfleri görünce ceterele se yapıp wordü kapatıyorum. 

Şimdi bugün bu yazıyı buraya yazmak istedim. Blog tutmak bir hobi. Peki, hobi ne? Bir amacın olmasa da, yazma rutinini sürdürdüğün bir eylem türü. Bu benim tanımım. 

TDK ise, hobi için şunları kaydetmiş:

Uğraşı.

Kısa ve öz. Öz mü gerçekten? Hobi bu kadarcık bir şey mi? Uğraşmak mı? Uğraşmak ne peki?

Görev ve meslek dışında severek yapılan, dinlendirici, oyalayıcı uğraş, düşkü, hobi.

Kelimenin asıl geldiği yerdeki tanımında ise, şöyle bir tanım yer alıyor:

Meslek dışında zevk veya rahatlama için yürütülen bir faaliyet, ilgi.

Şimdi biraz daha iyi hissediyorum. Tamam, blog tutmak bir tür uğraşı. Ya sonrası? 

Yani neden yazıyordum ve şimdi neden yazmıyorum? Beni yazmaya sevk eden his, dürtü, dinlendirici olması mıydı? Yoksa okunsun diye mi yazıyordum? Şimdi de okunmadığı için mi yazmayı bıraktım? Ya da meslek dışında severek yapabileceğim dinlendirici şey artık mesleğim haline gelmesi mi beni yormaya başlamıştı?

Evet, çelişkilerim var. Çöldeyim. Su mu gördüğüm, yoksa serap mı?

Neden başladım? Kendimi diri tutmak için ve ötesi. Bu cevabın birçok kez değiştiğini gözlemledim. Yine bu cevap birçok şeyi açıklıyor. İlk yazdığım zamanlarda şöyle dediğimi hatırlıyorum:

Yazıyorum, bir kalbe giriş vizem olsun diye yazdıklarım. 

Aradan 10 yılı aşkın geçen sürede geldiğim yer neresi?

Bu sorular ve cevaplarımı biraz sindirdikten sonra, karar verme/alma sürecine girmeden şunu söyleyeyim. Tüm bunlar bir yana, içimde hep tekrar yazabilme arzusu var. Kıvılcım yok, yavaş yanma var. İçten içe yavaş yavaş yanmaya başladım. 

Geçmişte olduğu gibi belki de "Konuşmamız Gerek" gibi bir yazı dizisi ya da gündelik faaliyetler... Bilmiyorum, ortaya karışık da girebilirim. 

Hadi hayırlısı!

Tüm Zamanların En Çok Okunan 3 Yazısı