|
Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi
|
Sade hayat ve huzurdan bahsederken bir
yandan da bu hayatın içinde nelerin olmaması gerektiğini de
düşünüp duruyorum. Derken aklıma her geldiğinde
beni alıp götüren bir şeyle tekrar karşı karşıya kalmış durumdayım. Film!
İlk bakışta çok da tüyleri diken diken edecek bir kelime gibi görünmüyor olsa
da çok masum bir yere sahip değil benim yaşantımda…
Bundan seneler evvel yaklaşık yedi sekiz yıl evvelinde başladı bu
işe merakım. Gitgide içine almaya başlıyordu
beni. Bir yandan senaryolar üretmeye çalışıyor diğer yandan da çektiğimiz özel kısa filmleri de montajlıyordum. Çok başarılı bir grafik çizmesem de – yani okulla birlikte düşündüğümüzde bunu yapmam çok iyi olmamıştı –
genel hatlarıyla üzerine koyarak bilgi birikimine sahip olmuştum çok kısa sürede. Tabi bu arada okulla ilgili başarımdan söz etmeyeceğim. Zira pek iyi görünmüyordu. Haklısın sonra da yapabilirdim ama şöyle düşünüyordum, ya bir daha yapamazsam…
Bu tutku halini almaya başlıyordu ki üniversite zili çaldı… takvimler ikibin on
üçü gösteriyordu.
Merak bu ya, bir içine almayıversin yeter
ki… ikibin on beş sonuna doğru tekrar kapımı çalıyor bu merak. Üniversitenin sinema kulübü başkanı olarak hem de.
Bir senaryo da burada yazmaya koyuluyordum.
Fakat bu geçmiştekinden daha da zorlu bir yoldu. Çünkü ailem ve yakın çevrem de işin içine girmiş ve sonucu merak ediyordu. Açıkçası kendi şehrim
için diye başladığım proje, kendi iç hesaplaşmama dönüvermişti bir anda. Bir vakit sonra parasal anlamda çektiğim sıkıntı, mevsimin kış olması ve üzerimde
hissettiğim içerden bir yerden gelen baskı bu işi
sonlandırmam gerektiğini söylüyordu. Söylemekle kalmıyor, eyleme geçiriyordu…
Hal böyle olunca, sevgili okur kardeşim, düşündüm ve kararımı verdim. Erteliyoruz, dedim. Kulüpten de istifa
ederek…
Aradan geçen üç yıl sonra bugün –ikibin on
sekiz-o ertelenen şeyin gerçekleşme vakti midir bilinmez bir dürtü yine içimi azıcık azıcık gıdıklamaya
başladı bile… bu işte, bu çok korkutucu bir durum. Neden mi? Çünkü bu bir iş değil, bu bir karmaşa. Bir dolambaç ve belki de bir döngü… tekrar başa dönme korkusu ile kurulu bir döngü.
İşte tam da burada durup soruyorum kendime. Yine aynı sonuçla karşılaşıp erteleyecek miyim?
Gerçekten sade bir hayat ve huzurdan söz
ederken, içinde film-senaryo-çekim de yer alacak mı? Almalı mı? Almalıysa bunu
neden yapıyorum?
Sorular… bir türlü ardı arkası kesilmeyen…
Peki, şimdi
gerçekten ne yapmalıyım? Tekrar yazmaya başlasam,
bitebilir mi? Mutlu son diye bir şey var mı bu hikayede?
Ne olmalı?
Haziran-Eylül 2018