5 Şubat 2019 Salı

Çıkmaz bir problem - Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi #8



Konuşmamız Gerek Yazı Dizisi




Sade hayat ve huzurdan bahsederken bir yandan da bu hayatın içinde nelerin olmaması gerektiğini de düşünüp duruyorum. Derken aklıma her geldiğinde beni alıp götüren bir şeyle tekrar karşı karşıya kalmış durumdayım. Film!

İlk bakışta çok da tüyleri diken diken edecek bir kelime gibi görünmüyor olsa da çok masum bir yere sahip değil benim yaşantımda…

Bundan seneler evvel yaklaşık yedi sekiz yıl evvelinde başladı bu işe merakım. Gitgide içine almaya başlıyordu beni. Bir yandan senaryolar üretmeye çalışıyor diğer yandan da çektiğimiz özel kısa filmleri de montajlıyordum. Çok başarılı bir grafik çizmesem de – yani okulla birlikte düşündüğümüzde bunu yapmam çok iyi olmamıştı – genel hatlarıyla üzerine koyarak bilgi birikimine sahip olmuştum çok kısa sürede. Tabi bu arada okulla ilgili başarımdan söz etmeyeceğim. Zira pek iyi görünmüyordu. Haklısın sonra da yapabilirdim ama şöyle düşünüyordum, ya bir daha yapamazsam

Bu tutku halini almaya başlıyordu ki üniversite zili çaldı takvimler ikibin on üçü gösteriyordu.

Merak bu ya, bir içine almayıversin yeter ki… ikibin on beş sonuna doğru tekrar kapımı çalıyor bu merak. Üniversitenin sinema kulübü başkanı olarak hem de.

Bir senaryo da burada yazmaya koyuluyordum. Fakat bu geçmiştekinden daha da zorlu bir yoldu. Çünkü ailem ve yakın çevrem de işin içine girmiş ve sonucu merak ediyordu. Açıkçası kendi şehrim için diye başladığım proje, kendi iç hesaplaşmama dönüvermişti bir anda. Bir vakit sonra parasal anlamda çektiğim sıkıntı, mevsimin kış olması ve üzerimde hissettiğim içerden bir yerden gelen baskı bu işi sonlandırmam gerektiğini söylüyordu. Söylemekle kalmıyor, eyleme geçiriyordu…

Hal böyle olunca, sevgili okur kardeşim, düşündüm ve kararımı verdim. Erteliyoruz, dedim. Kulüpten de istifa ederek…

Aradan geçen üç yıl sonra bugün –ikibin on sekiz-o ertelenen şeyin gerçekleşme vakti midir bilinmez bir dürtü yine içimi azıcık azıcık gıdıklamaya başladı bile… bu işte, bu çok korkutucu bir durum. Neden mi? Çünkü bu bir iş değil, bu bir karmaşa. Bir dolambaç ve belki de bir döngü… tekrar başa dönme korkusu ile kurulu bir döngü.

İşte tam da burada durup soruyorum kendime. Yine aynı sonuçla karşılaşıp erteleyecek miyim?

Gerçekten sade bir hayat ve huzurdan söz ederken, içinde film-senaryo-çekim de yer alacak mı? Almalı mı? Almalıysa bunu neden yapıyorum?

Sorular… bir türlü ardı arkası kesilmeyen…

Peki, şimdi gerçekten ne yapmalıyım? Tekrar yazmaya başlasam, bitebilir mi? Mutlu son diye bir şey var mı bu hikayede?

Ne olmalı?

Haziran-Eylül 2018

18 yorum:

  1. Huzur insanın aklındakileri kalbine harmanlamasıdır biraz da aslında. Yazıyı okurken aynaya bakıyormuş gibi hissettim, empatiyi fazlasıyla kurabildiğimi gördüm. O nedenle ben şimdi gönül rahatlığıyla diyorum ki, yazmalı. Hem de bu defa öyle böyle değil, utanmadan, sıkılmadan, korkmadan yazmalı. Çünkü bu defa o kapının mutlu bir ışık kümesine açılacağından fazlasıyla eminim ben..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu o halde!
      Öyle böyle değil:)
      İnşaallah diyelim, güzel dileklerine..teşekkür ederim

      Sil
  2. Kısa filmleri bede TRT belgeselde izliyorum.Bazıları ödül felam almış.Kısa ama çok etkili..Uzun filmler bu kadar etki bırakmıyor bence insanda...

    YanıtlaSil
  3. Bu yazı dizinizi ilgiyle okuyorum. Nasıl sonuçlanacak, merak etmiyor değilim açıkçası :)
    İnşaallah hakkınızda hayırlısı olmuştur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşaallah hepimiz için hayırlısı Küçük Hanım.. Merak ettiğinize değer İnşaallah diyeyim:)

      Sil
  4. "Ben demiştim" diye seni telkin edenler yakınında olduğu sürece hayal olarak çıktığımız bu yolda gerçekleşmesini istediğimiz projeler daima yarıda kesiliyor. Dikenli bir yol, maddi manevi sıkıntıların olduğu bir ortamda toprak altından çıkmak maalesef zor... Sonunu düşünen kahraman olamaz :) ... Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek ki gidileduran yolu, sakalından bile saklayacakmışsın:)

      Sil
  5. Aaa bak şimdi hani bi sınav vardı ona doğru yol alınıyordu. Şimdi sinema şeysi de nereden çıktı diyeceğim ama hayat böyle dallarla budaklarla ilerleyen bir gövde işte. Bakalım görelim gelişmeler ne gösterecek. Bence içinden gelen sese kulak vermiştir hikayenin kahramanı. Ama yine de erken konuşmuş olmayayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şey, tamam sınavı şöyle bir kenara alalım:) Bizim hayatımız dalı budağı seviyor, ne yapalım:)
      Eyvallah, hayırlısı..

      Sil
  6. Çok doğru söylüyorsun abla, neden uğraşmışım dediğimiz işler de var maalesef.. Amin hepimiz için hayırlsı olsun İnşaallah

    YanıtlaSil
  7. ay çok istersen zaten önüne geçemezsin yaparsın yaa :)

    YanıtlaSil
  8. Konuyla çok alakasız olacak ama sitemde tek soruluk bir anket paylaştım ana sayfada sağ tarafta hemen. Fikirlerinize önem veriyorum lütfen cevaplar mısınız? Siteme profil resmime tıklayıp ulaşabilirsiniz şimdiden teşekkür ederim ^_^

    YanıtlaSil
  9. Çocukluğumda ve gençliğimde erteleğidim, bu yaşımda biraz farklı olarak karşıma çıktı. Kaçınılmaz olan er ya da geç başa geliyor galiba...
    Film bir tutkudur... Bir de şimdi Ahmet Uluçay geldi aklıma.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bazı kaçınılmazlıklar vardır, mukedderat gibi..
      Film ve tutku ilişkisine gönülden inanıyorum bu bambaşka bir duygu!
      fakat bizim bu konuda hassasiyetimiz oldukça büyük, bazı kahverengi çizgilere sahibim:)

      Allah rahmet eylesin, kim bilir bir karpuzdan gemi de biz de saklıdır.. belki hep saklı kalacaktır.. En doğrusunu Allah bilir

      Sil
  10. "Bir daha yapamazsam" deyip yapmak istediklerimizi ertelememek lazım. Çünkü hayat kısa ve bir daha fırsatımız olmayabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, haklısınız aslında, ama bazen doğru karar vermiş olup olmamanın garip duygusu bu fırsatı tehdite çevirebiliyor bazen..

      Sil