27 Mart 2021 Cumartesi

Şaban Ayının 15. Gecesi

 

AYET


“Apaçık Kitaba yemin olsun ki, Biz Kur’an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir.” (Duhan, 44/1-4)

HADİS

  • "Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünü oruç tutun. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ (Keyfiyeti bizce meçhul bir halde) dünyaya en yakın göğe inerek (o andan) fecir oluncaya kadar: 'Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir bela ile) mübtela olan yok mu, ona kurtuluş vereyim. Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?' buyurur.” (İbn Mâce, H. no: 1388)

 

  • "Bu gece (Şaban'ın on beşinci gecesi) Hz. Peygamber’i (odanın içinde) aramaya başlamıştım ki (O’nu) başını secdeden kaldırırken buldum. Buyurdu ki: 'Ey Aişe, Allah ve Rasulü’nün seni korkutmasından mı korktun? dedim. Hz. Aişe validemiz 'Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim' dedi. Peygamberimiz buyurdu ki 'Allah Teâlâ Şabanın 15. gecesinde (bu gecede) dünya semasına iner, Ben-i Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları bağışlar.' buyurdu." (İbn Mace, İkametü’s-Salat, 191, (I, 444), H.No.1389)

 

  • "Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban'ın on beşinci gecesinde rahmetiyle yetişip her şeyi kuşatır. Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna." (İbni Mâce, İkame, 191.)

 

  • "Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna." (et-Tergîb ve't-Terhib, II/118.)

25 Mart 2021 Perşembe

Koca Reis

 Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır

Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum...

Muhsin Yazıcıoğlu. Mekanı cennet olsun. Bir Fatiha...

22 Mart 2021 Pazartesi

Boğazın mı Düğümleniyor?

 Çok üzgünsün ya da ağlamak üzeresin de kendini tutman gerekiyormuş gibi olduğunda, tam o anda yutkunmakta zorlanırsın da boğazına bir yumru oturur ya, işte şimdi bu neden olur, bugün bunu öğrendim.

Üzgün hissetmeye başladığımızda veya herhangi bir stresli durum yaşadığımızda kalp atış hızı, kan basıncı ve metabolizma hızı artar.

Bu durumda daha fazla oksijen ihtiyacı ortaya çıkar. Sempatik ve parasempatik olarak ikiye ayrılan otonom sinir sistemimizin sempatik tarafı bir tehlike sezerek devreye girer. Vücudu tehlikelerden koruyan bu sistem daha fazla oksijen ihtiyacını sağlayabilmesi için nefes borusu açık kal talimatı gönderir.

Gırtlak yapısında bulunan kaslar yardımıyla nefes borusu ağzı açılır ve daha fazla oksijen için daha büyük bir açıklık sağlanmış olur.

Her yutkunmada açılıp kapanan bu nefes borusu ağzı, üzüntü durumunda sürekli açık kalmaya çalışır ve her yutkunmada da kaslar tarafından kapanmaya zorlanır. Bu çatışma halinde boğazımızda bir yumru oluşur. Buna globus hissi adı verilir. Üzüntü halimiz geçtiğinde tekrar sistem eski halini alır.

Kaynak

18 Mart 2021 Perşembe

18 Mart 1915


Ey Yolcu, Uyan!

‎ ''Allah'a dayandım! '' diye sen çıkma yataktan...

Ma'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!

Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu;

Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid:

Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.

Alemde ''tevekkül'' demek olsaydı ''atalet''

Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?

Çoktan kürenin meş'al-i tevhidi sönerdi;

Kur'an duramaz, Nezd-i İlahi'ye dönerdi.

 

''Dünya koşuyor'' söz mü? Beraber koşacaktın;

Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın!

Madem ki uyandın o medid uykulardan,

Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.

Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz;

Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.

Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da;

Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.

Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:

Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?

 

Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:

Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!

Merhum Mehmet Akif Ersoy

15 Mart 2021 Pazartesi

Miden Düğümlenmiş gibi mi Hissediyorsun?

 

Kelebekler Uçuşuyor!

Çoğu zaman heyecanlandığında mide bulantısı hissi yaşamışsındır. Şu meşhur kelebekler uçuşmasını ya da bir sahneye çıkmadan, bir konuşma yapmadan, sınava girmeden, yeni bir işe başlamadan önce bu bulantı hissinden geçmişsindir. İşte tüm bunların bir açıklaması olduğunu öğrendim. Bu yazıda bu hissin derinine ineceğiz.

Gastrointestinal Sistem

Bağırsağımızla beynimiz bir bağlantı içindedir. Vücudumuzdaki tüm organ, sistemlerde olduğu gibi. Yaratılışımızın gereği olan bu sistem Gastrointestinal (GI) sistem olarak bilinmektedir. Bu sistem duygulara duyarlıdır. Öfke, kaygı, üzüntü, sevinç - tüm bu duygular (ve diğerleri) bağırsaktaki semptomları tetikleyebilir.

Bu tetiklemede beyin, mide ve bağırsaklara hükmederek onları doğrudan etkisi altına alır. Örneğin, yemek yemeden önce sadece yemek yemeyi düşünmek dahi midenin sularını serbest bırakmasını sağlayabilir.

İki yönlü bir bağlantıdan söz edilebilir. Yani beyinle bağırsak arasındaki bağlantıda sorunlu olan beynin bağırsağa sinyaller gönderebildiği gibi tersine sorunlu bağırsağın da beyne sinyaller göndermesi mümkündür. Bu şekilde bakıldığında, bir kişinin mide ve bağırsak sorunlarının nedeni stres, kaygı ve anksiyete olabilir. Bu da, beyin ile gastrointestinal sistemin yakından bağlantılı olmasıdır.

Yani bu demek oluyor ki belirli bir fiziksel sebep olmaksızın bir kişi mide-bağırsak rahatsızlıkları yaşayabilir. Stres ve duygunun rol aldığı durumlardır bunlar.

Mide kişinin ruh halini ve davranışını etkilediği gibi duygular da mideyi etkileyebilir. Bu yüzden stres halinde midemiz düğümler halinde sıkışır veya çok heyecanlandığımızda kelebekleri hissederiz. Mide, bağırsak ile beyin arasındaki bağlantıyı kuran milyonlarca nörondan oluşan sindirim sistemi, enterik sistem olarak bilinir. Enterik sinir sistemi, vücudun içinde kendine ait küçük bir sinir sistemi oluşturan, ‘kendine ait bir zihne sahip olan’ bağırsağın içsel sinir sistemidir.

Enterik Sinir Sistemi

Enterik sinir sistemi, bağırsağın beyni olarak bilinir ve dürtüler alır, gönderir, deneyimleri paylaşır ve çeşitli duygulara yanıt verir.

Stres durumlarında GI sistemindeki kaslar koordineli bir şekilde çalışmaz ve adeta birbirleriyle kavga edecek duruma gelir. Bu da kasılmalara ve bağırsakta hafif ağrıya sebep olabilir.

Midede oluşan kelebek duygusu veya mide bulantısı hissi insan vücudunun savaş ya da kaç tepkisi ile ilişkilidir. Bu şekilde olur: Beyin hayatta kalmasına yakın bir tehdit olduğunu algıladığında, bedeni durumla başa çıkmaya, yani tehditle kavga etmeye ya da ondan kaçmaya hazırlar.

Sinir sistemi kan basıncında, kalp atış hızında ve solunum hızında bir artışı tetikler ve adrenal bezlerine adrenalin ve kortizol gibi hormonları salması talimatını verir. Ayrıca göğüste ve karında kas gerginliğine neden olur. Şimdi taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor sanırım. Gerginlikle birlikte kanı vücudun en çok ihtiyaç duyulan yerlerine -bacaklardaki ve kollardaki kaslar gibi- yönlendirir ve bağırsağa giden kan akışını kısıtlayarak sindirimi geçici olarak durdurur.

Vücuttaki tüm bu geçici fizyolojik değişiklikler, stresli veya duygusal olarak heyecanlı olduğun durumlarda midede o tuhaf hislere neden olur.

Kaynak 1

Kaynak 2

Kaynak 3

12 Mart 2021 Cuma

Dalgalan Sen de Şafaklar gibi Ey Şanlı Hilâl

 

Korkma,

sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma,

kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

Ben

ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garb’ın âfâkını

sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş!

Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…

Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim

bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman

vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;

Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;

O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy - Bir Fatiha...

11 Mart 2021 Perşembe

Çay İnce Belli Bardakta mı İçilir?

 Nasıl ve ne zaman tasarlandı bir bilgiye sahip olunmasa da ilk olarak Ressam Ali Rıza’nın eserlerinde kendisine yer bulan ince belli çay bardağı, Türkiye’de hatrı sayılır bir öneme sahip.

Üst kısmın kavranabilirliği, orta kısmın da eli yakmadan avuç içimizi ısıtabilir oluşuyla hayli kullanışlı durumda, ince belli çay bardağı.

Diğer bir bilgi ise, kültürümüzdeki lale desenini andırıyor olması.

Çayı da çabuk soğutmadığı için epeyce sevilen bir bardak, ince belli bardak.

Peki, sen çayı hangi bardakta tüketmeyi daha çok seviyorsun? Yoksa tam bir kahve sever misin?

10 Mart 2021 Çarşamba

Bu Gece Mirac Gecesi

 

Mi'râc


Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız  Mescid-i Aksa'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir. (İsrâ Suresi, 1. Ayet)

Battığı sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. (Necm Suresi, 1 ve 2. Ayet)

Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. (Necm Suresi, 3. Ayet)

O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. (Necm Suresi, 4. Ayet)

Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri (Cebrail) öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. (Necm Suresi, 5 ve 7. Ayet)

Şüphesiz Allah doğruyu söyledi.

İsrâ Suresi 1. Ayet Tefsiri (Kur'an Yolu)

Hz. Peygamber’in Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi şeklinde gerçekleşen olağan üstü olay İslâmî kaynaklarda, metindeki ilgili fiilin mastarı olan ve “geceleyin yürüme, gece yolculuğu” anlamına gelen isrâ kelimesiyle anılır. Bu yolculuğun, hadislerde anlatılan “göklere yükseltilme” safhasının da dahil olduğu tamamı ise “yükselme, yukarı tırmanma” anlamındaki urûc kökünden türetilmiş olan ve “yükselme vasıtası, aleti” mânasına gelen mi‘râc kelimesiyle ifade edilir(...)

(...)İsrâ sûresinin 1. âyeti ile Necm sûresinin ilk âyetleri mi‘rac olayına işaret etmektedir. Aynı konuda hadis mecmualarında da kırk beş kadar sahâbî vasıtasıyla bizzat Hz. Peygamber’den bilgiler nakledilmiştir. Ancak özellikle bu hadislerdeki ayrıntılı mâlûmat değişik yorumlara yol açacak nitelikte olduğu için, mi‘racın tarihi ve nasıl cereyan ettiği hakkında farklı bilgiler verilmiştir. Yaygın kabule göre mi‘rac, peygamberliğin 12 veya 13. yılında (Muhammed Hamîdullah’a göre bi‘setin (peygamber olarak gönderilme) 9. yılında; bk. İslâm Peygamberi, I, 92) vuku bulmuştur.

Konuyla ilgili çok sayıda hadis bulunmakta olup özellikle Buhârî’nin el-Câmiu’s-sahîh’inde (“Salât”, 1; “Bed’ü’l-halk”, 6; “Tevhîd”, 37) yer alan hadislere göre;

Bir gece Hz. Peygamber Kâbe’nin avlusunda (diğer bazı rivayetlerde amcasının kızı Ümmühânî’nin evinde) “uyku ile uyanıklık arasında bir durumdayken” Cebrâil yanına geldi, göğsünü açarak kalbini zemzemle yıkadı, sonra Burak denilen bir binek üzerinde onu Kudüs’e götürdü. Resûlullah’ı burada önceki bazı peygamberler karşıladılar ve onu kendilerine imam yaparak arkasında topluca namaz kıldılar (Başka bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber önce Mekke’den göklere yükseltildi, dönüşte de Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürüldü. Bu bilgiye göre âyette Resûlullah’ın bu mânevî yolculuğa Mekke’den başlayıp semalara yükseldikten sonra Mescid-i Aksa’ya geldiği, oradan da Mekke’ye döndüğü özetlenmiştir).

Daha sonra semaya yükseltilen Resûlullah, semanın birinci katında Hz. Âdem, ikinci katında Hz. Îsâ ve Hz. Yahyâ, üçüncü katında Hz. Yûsuf, dördüncü katında Hz. İdrîs, beşinci katında Hz. Hârûn, altıncı katında Hz. Mûsâ, yedinci katında ise Hz. İbrâhim ile görüştü.

Cebrâil’in geçme imkânı olmadığı için Hz. Peygamber refref denilen bir araçla tek başına yükselmesini sürdürdü.

Kur’an’da “sidretü’l-müntehâ” (hudut ağacı) denilen ve bir görüşe göre (bk. Şevkânî, V, 124) yaratılmışlarca bilinebilen alanın son sınırını işaretlediği kabul edilen hudut noktasının ötesine, Cebrâil’in geçme imkânı olmadığı için Hz. Peygamber refref denilen bir araçla tek başına yükselmesini sürdürdü. Bu sırada kendisine evrenin sırları, varlığın kaderiyle hükümlerin tespiti için görevlendirilmiş olan meleklerin çalışmaları gösterildi. Nihayet bir yoruma göre (bk. Şevkânî, V, 123) bir beşerin insan olma özelliğini koruyarak Allah’a yaklaşabileceği son noktaya kadar yaklaştı (Necm sûresinde “yay” örneği ile anlatılan yaklaşma, ağırlıklı yoruma göre Cebrâil ile Hz. Peygamber arasında olmuştur; bk. en-Necm 53/8-9).

Peygamber’in rabbine selâm ve ihtiramını arzettiği, Allah’ın da ona selâmla hitap ettiği ve inananlara esenliklerin dile getirildiği “Tahiyyat” duasındaki diyalogun mi‘rac olayı sırasında gerçekleştiği kabul edilir. Mekândan münezzeh olan Allah Teâlâ ile Kur’an’ın “âlemlere rahmet” olarak gönderildiğini bildirdiği Hz. Muhammed (sav) arasında, insan idrakinin kavramaktan âciz olduğu bir şekilde gerçekleşen bu buluşma sırasında Resûlullah’a, içlerinden günahkâr olanlar –eğer affedilmezlerse– bir süre cehennemde cezalandırıldıktan sonra bütün ümmetinin cennete kabul buyurulacağı müjdelendi; ayrıca kendisine bir hediye olarak Bakara sûresinin “Âmene’r-resûlü...” diye başlayan son iki âyeti verildi; İslâm’ın temel ibadetlerinden beş vakit namaz emredildi. Bazı rivayetlere göre mi‘racdan dönüş sırasında kendisine cennet ve cehennem ile buralarda bulunacak insanların durumları gösterildi. Nihayet Hz. Peygamber Mekke’den ayrıldığı noktaya getirildi.

(...)Mi‘rac Hz. Peygamber’in tamamen mûcizevî bir tecrübesi olduğundan onu illâ da aklın kalıpları içinde açıklamanın gerekli olmadığı muhakkaktır. Taberî’ye göre Allah, kulunun ruhunu değil, mutlak bir ifadeyle kulunu geceleyin götürdüğünü ifade buyurduğuna göre, “Peygamber sadece ruhuyla mi‘raca çıkmıştır” diyerek âyetin anlamını sınırlamaya hakkımız yoktur (XV, 26) (...)

Resûlullah Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular:

Mi'râc gecesi cennetin kapısında şöyle yazılı olduğunu gördüm: Sadaka vermenin sevabı bire on misli, borç vermenin sevabı ise bire on sekiz (misli)dir."

(Sünen-i İbn-i Mace)

8 Mart 2021 Pazartesi

Burnumuzun Altında Neden bir Oluk var?

 Burnumuzun altında bulunan ve üst dudağımıza kadar uzanan küçük bir oluk vardır. Adını dahi koymuşlar: Philtrum. Birçok kelimenin kökeninin dayandığı eski Yunancadan gelmekte bu tabir. "Aşk İksiri" veya "Aşk Öpücüğü" anlamlarına geliyor ve mitolojik bir anlamı ifade ediyor.

Biz gelelim nasıl oluştuğuna. BBC’nin Youtube Kanalı’nda yayınlanan “Inside the Human Body”1 programında Dr. Michael Mosley’nin de bahsettiği bu süreç, anne karnındaki iki ve üç aylık döneme tekabül ediyor. Anne karnında başlayan süreçte gözler, dudak ve burun, işte bu üç ana kısım, oluk etrafında şekillenerek genişliyor ve geriye çekildikçe, açıldıkça yüzün tanınabilir hali yaratılmış oluyor.

Bu üç ana bölüm, başlangıçta bir daire misali, merkezindeki noktadan üreyip yerlerine varana kadar bir süreç geçirerek genişlemesini sürdürüyor ki, Allah doğmadan önce her birimizin benzersiz yüzlerini yaratıyor.

Şu ana kadar mitolojik anlamının dışında bilinen bir işlevi bulunmayan – ya da işlevini bulamadığımız – keşfedilmeyi bekleyen bu oluk, philtrum, köpeklerin keskin koku alabilmelerine yaramaktadır.2

Şimdiye kadar hiç bunu merak etmiş miydin?

1: Bahsi geçen program

2: Kaynak

4 Mart 2021 Perşembe

Ebu'l Muzaffer Selahaddin Eyyub bin Sadi

 

Selahaddin Eyyubi, 828 yıl önce bugün vefat etti. Allah O'ndan razı olsun.

 

Bir Fatiha...

1 Mart 2021 Pazartesi

Hiç Pembe bir Yunus Gördün mü?

  

Amazon nehir yunusu ya da bilinen diğer adıyla Pembe Nehir Yunusu.

Amazon nehri ve Orinoco nehri sisteminde, tatlısu nehir yunusu olarak yaşamaktadır. Türleri itibariyle nehir yunuslarının en büyüğü olarak tanınır.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından birçok şekilde adlandırılmıştır. Bunlardan bazıları, Boto, Amazon yunusu ve Tonino’dur.

Amazon yunusunun renklerindeki değişim doğduklarından yetişkinliklerine kadar görülmektedir. Doğduklarında alışılagelmiş şekildeki renkleri, erişkin olmaya başladıklarında daha belirgin  halde değişim göstererek pembeleşmeye başlar. Coğrafi etkenler ve birçok sebebi ile bu renk değişimi, cinsiyete göre de farklılıklar gösterebilmektedir. Parlak pembeden kahverengiye, gri, mavi-gri renkten krem beyaz renge kadar değişik renklerde bulunabilir.

Genellikle nehrin tabanından, yengeç ve küçük balıklarla beslenir.

Yetişkinleri 2,5 metre boyunda ve 150 kg ağırlığındadır.

Peki, daha önce böyle pembe bir yunus görmüş müydün?